Friday, August 30, 2013

Okul Sistemi ve fabrika

Mevcut kitle eğitim sistemimiz 1900'lü yıllarınn başında, endüstri devrimine ve fabrika sistemine bakılarak tasarlandı. Öğrenciler (hammade) aynı yaş gruplarına (cinslere) bölünerek, öğretmenlerin (fabrika işçileri) belirli bilgi ve becerileri (işlenmiş ürün) kazandırmaları beklenir. Öğrenciler tıpkı bir üretim hattı gibi sınıflara bölünür ve ilerletilir. Eğitilmiş öğrencinin (Ürünün) ne kadar başarılı olduğu bir takım standart testlerle anlaşılır.

Bu sistemin endüstri devrimindeki fabrika modeline bakılarak tasarlanmış olması onu irdemelek için yeter bir sebeptir.



Bizler üniversite sınavına girdiğimizde tercihleri sınav öncesinde yapıp teslim ederdik. Tabii sınavın nasıl geçeceğini bilmediğimiz için bunun birtakım mahzurları vardı. Şimdi ise, tercihler sınavdan sonra yapılıyor ve haliyle daha sağlıklı oluyor. Kendi sistemimi, gençlere söylediğimde saçma buluyorlar. Bunun gibi mevcut sistemin de otrudğu temelleri anlarsak tekrar bakmak için cesaret buluruz.

Günümüde en önemli görüşlerden biri her öğrencnin farklı bir hammadde olduğu, farklı kişilik özellikleri ve ilgilerinin olmasıdır. Peki toplu olarak bu insanları nasıl eğitim sisteminden geçirebiliriz ? Bir öğretmenin herbirisiyle ayrı ayrı ilgilenmesi sorun oluşturmaz mı ?

Birkaç uygulanabilir öneri getirmek istiyorum.

Monroe okulundaki aileler, 5. sınıftan 6. sınıfa geçen çocuklarına Barb Johnson'un sınıfına vermek için yarışırlar. Bunun nedeni bu öğretmenin ders işleme şekli. Bu öğretmen sene başında öğrencilere şu soruyu sorar "Kendiniz hakkında bilmek istediğni şeyler neler ve dünya hakkında bilmek istediğiniz şeyler neler?" Öğrencilerden ne kadar küçük ve aptalca olsa da yazmalarını ister. Sonra öğrencileri gruplar. Bu gruplar ortak soruları belirler ve önceliklendirir. Daha sonra tüm sınıfta bu sorular önceliklendirilir. Ardından sınıfta bir öğrenme topluluğu (learning  community) kültürü kurulur. Öğrenciler kendi ailelerinden, bilgisayar ve internetten ve öğretmenlerinden yardım alarak konuları öğreniler. Öğretmen ise bu konuları temel matematik, fen vb gibi konulara ilişilendirerek ders içeriğini hazırlar.

Kaynak: (How people Learn -National academies press, 156)


Bir örnek daha, duyduğum bir okulda öğrencinin temel merak5 neyse eğitim onun üzerinden veriliyormuş. Mesela öğrenci eğer dinazorlara çok merkalı ise, matematik ve fen gibi dersler bu içerik üzerine oturtulup veriliyormuş..


Diğer örneği ben kendimden vereyim. Geçen dönem bir üniversitede bilgisayar mühendisliği bölümünde işletim sistemleri dersi verdim.  Ders sırasında öğrencilerden "Bu derste gerçekten öğrenmek istediğiniz bir bilgi veya beceri var mı?" diye soru sordum. Öğrencilere ilgilerini çekebilecek başlıklar önerdim. Mesela bir bilgisayara nasıl sızabiliriz vb.. Benzer ilgi alanına sahip öğrencilerden "özel ilgi grupları" oluşturduk. Bunlar o konuyu araştırıp, bir sunum hazırladılar ve tüm sınıfa sundular.. Sene sonunda öğrencilerden dersle ilgili fikirlerini aldığımda hepsi bu fikri çok faydalı bulduklarını ve devam ettirilmesi gerektiğini söylüyordu. Burada dikkat edilmesi gereken bir konu var :  Özel ilgi gruplarının sıkı denetlenmesi gerektiğini, haftalık faaliyet raporu alınması gerektiğni artık biliyorum. Aksi taktirde derslerin yoğunluğu güzel işler çıkarmalarına engel oluyor.

Bir başka öneri de şu, bunu okulda öğretmenler yapamasa bile bizler çocuklarımızla bir okul dönemi boyunca yapabiliriz. Birlikte bir konu belirleyebiliriz ve üzerinde çocğumuzla birlikte çalışabiliriz. Burada cevapları vermek yerine onun bulmasına çalışmak daha faydalı ve öğretici olacaktır.


Sizler nasıl düşünüyorsunuz, bu konuda başka neler yapabiliriz ?

No comments:

Post a Comment