Eğitim alanına ilk girdiğimde pek çok farklı teori ile karşılaştım. Mesela "insan nasıl öğrenir" sorusuna cevap verebilmek için farklı zamanlarda farklı teoriler geliştirilmiş.
Davranışsalcılar derler ki, öğrenme bir uyarana karşı gösterilen cevaptır. Etki ve tepkiye odaklanırlar. Bilişselciler zihni süreçler ve hatırlama üzerine çalışırlar. Yapısalcılar ise öğrenme olayının mutlaka kişinin kendisinin gerçekleştirmesi gerektiğini, öğretmenin sadece bunu mümkün kılan bir aracı olduğunu söyler.
Tabii resme böyle bakınca bir kaos görünüyor.
Halbuki tüm bu teoriler bir uzmanın elinde fırsata dönüşüyor. Tıpkı marangozun farklı işler için farklı araçlar kullanması gibi..
Seçenekler ve farklı yollar, bunları nasıl kullanacağını bilmeyen kişi için yolu karıştırma sebebi olurken, konu uzmanı kişi için hedefine uygun birer araç haline geliyor.
Doğru hangisi sorusunun cevabı bir uzman için "değişir" oluyor. Hedef ne ise araç da ona göre şekilleneceği için.
Kendim mevcut sistemde ders verme şeklindeki konu işlenmesini, yani öğrencilerin pasif olarak derse katılmasının karşıtıydım. Bu yüzden bu metoda tamamen karşıydım. Halbuki şimdi anlıyorum ki, kendi şartlarında, bu metod faydalı olabilir, bütün bütün faydasız değil.
Uzman kişi doğru hastalıkta doğru ilacı kullanan kişidir..
No comments:
Post a Comment